Özet:
Bilinç ile bilinçdışının birbiri ile olan mücadelesi felsefenin başlangıcından bu
yana aralıksız bir şekilde devam ederken bilinçdışının bu mücadelede varlığını
daima koruduğu görülmektedir. Bilinçdışının bir temsili olan mitlerin en rasyonel
sistemlerde dahi işin içinde olması bunun önemli göstergelerinden biridir. Mitler
yoluyla gizil bir şekilde işlevselliğini sürdüren bilinçdışının bu gizillikten
kurtularak açık bir biçimde bilinç karşısında üstünlük kazanışı ise romantikler ve
daha sonrasında postyapısalcıların sahneye çıkışı ile birlikte başlar. Romantikler
bilinçdışını bilince ekleyerek felsefe yaparken, postyapısalcılar bilinci tümüyle
devre dışı bırakır ve bilinçdışını temele alan bir felsefe ortaya koymaya çalışırlar.
Bu bağlamda bilinçdışını romantiklerden devralan ve onların mirasçısı sayılan
postyapısalcıların romantik bilinçdışını radikalleştirerek günümüzde felsefe
yapma biçimini daha önce hiç görülmedik bir şekilde dönüştürdüğü ileri
sürülebilir.