Özet:
Modern yaşam biçiminin en önemli unsuru olan kent, çeşitli grupların farklılıklarının da bir düzlemde buluşmasını ifade eder. Kent üzerinde gelişen çoğu
örüntünün de bu farklılıklarla bağdaştığı önceki çalışmalarda da sıkça belirtilmiştir. Mekânsal ayrışma olarak nitelendirilen bu bölünmüş kentsel yapı farklı
mekânsal kimlikleri işaret eder. Bu kimlikler aslen mekânların sunduğu kompozisyonlar ya da içerdiği temsillerdir. Bireyin deneyimlediği bu kompozisyonlarda
hissettiği duygular da coğrafyanın az bilinen bir dalı olan “duygusal coğrafya”nın çalışma konusudur. Duygusal coğrafya çalışmaları genel anlamda
davranışsal coğrafya olarak da adlandırılabilmektedir. Araştırmacılar bireyin dünyasını duygularla inşa ettiğini savunurlar, dolayısıyla duygusal coğrafya
duyguların mekân ilişkisini inceler ve özellikle bireyin duygularının çevresiyle nasıl etkileşime girdiğini anlamaya çalışır. Bunun ötesinde ise bahsedilen
duygulardan biri olan korkunun coğrafya çalışmalarında yeri önemlidir. Korkunun kentsel mekânda bireylerin gündelik yaşamlarını etkilediği
düşünülmektedir. Bu noktada bireylerin belirli mekânlara ve bu mekânlarda bulundukları zamana göre risk algılarının arttığı çalışmanın savunduğu temel
argümandır. Yapılan çalışmada cevap aranan en önemli soru ise kentsel mekânda gündelik yaşamı etkileyen korkuların gelişiminde mekânsal referansların
etkili olup olmadığıdır