XIX. yüzyıl Âşık edebiyatının yeniden canlandığı ve güçlü temsilciler yetiştirdiği bir dönemdir. XVI. yüzyıldan beri gelişimini sürdüren bu edebiyat geleneği bu yüzyılda büyük bir ehemmiyet kazanmış ve mahallileşme cereyanın da etkisiyle sadece halk arasında değil; yüksek zümre arasında da kendisine yer bulmaya ve ilgi görmeye başlamıştır. Âşıklar, saray ve devlet adamları tarafından korunmuş, bey ve paşa konaklarından saraya kadar her yerde âşıklara rastlanır olmuştur. Âşık edebiyatında XVII. yüzyıldan itibaren Âşık Ömer ve Gevherî ile görülmeye başlayan Divan edebiyatı tesiri bu asırda bilhassa şehirde yaşayan âşıklar arasında doruk noktasına ulaşmıştır. Bu etkileşim neticesinde âşıklar şiirlerinde hece veznini kullandıkları gibi aruz veznini de kullanmışlardır. Bu vezinle divanlar, semailer, selisler, kalenderiler, satrançlar söylemişler, şiirlerinde Arapça ve Farsçadan alınmış pek çok kelime ve terkibe, dinî-tasavvufî kavramlara yer vermişler, klasik edebiyatın türlerini, mazmunlarını, edebî sanatlarını kullanmışlar, klasik edebiyat mensupları gibi nazireler yapmışlar ve tarih düşürmüşlerdir. XIX. yüzyıl Âşık edebiyatı temsilcilerinden sayılan ve asıl adı Ahmet olan Âşık Şem’i, 1772-1773 yıllarında Konya’da dünyaya gelmiştir. Herhangi bir eğitim almayan Ahmet, bulunduğu kültür ortamları içerisinde kendisini yetiştirmiştir. Çağdaşı olan pek çok âşık gibi bir süre İstanbul’da da bulunan Âşık Şem’î, saraya kadar çıkmış ve III. Selim’in huzurunda sanatını icra etme imkânı bulmuştur. Çalışmada Âşık Şem’î’nin şiirleri şekil ve muhteva bakımından incelenerek şiirlerindeki klasik edebiyata ait unsurlar tespit edilmeye çalışılacaktır.
XIX. century was a period in which minstrel literature was
revitalized and powerful representatives were brought up. This
literature traditions that has kept on developing gained great
importance in this century and with the influence of the wave of
localization it found a place for itself and started to gain favor not only
among the higher level people but also among the general public.
Minstrels were protected by the palace and statesmen, and misntrels
were found everywhere from the residences of pashas to the palace. The
influence of Otttoman literature that started to be felt as of the XVII.
Century in minstrel literature peaked in this century, particularly
among the minstels living in cities. As a result of this interaction,
minstrels used syllabic meter as well as aruz meter. With this meter,
they sang divans, semais, selis, kalenderis, satranç, and included a big
number of words and phrases from Arabic and Persian, religious
concepts, and used the genres of classical literature, and its figures of
speech, and made criticisms like the proponents of classical literature.
Minstrel Şem-i, one of the proponents of XIX. century minstrel literatue
and named originally Ahmet, was born in Konya in the years 1772-
1773. Not having received any education, Ahmet self-educated himself.
Minstrel Şem-i, who lived in İstanbul for some time like most of his
comtemporaries, went even up to the Palace and got the chance to
perform his art in the presence of III. Selim. In this study, the elements
of classical literature will be determined by examining minstrel Şem-i’s
poems in terms of form and content.