Özet:
Siyasal alanın herkese açılması için yürütülen mücadele süreci bireylerin oy
hakkı kazanması ile tamamlanmamıştır. Siyasetin en çıplak haliyle kitlelerin hak ve
çıkar arayışlarına açık hale gelmesi mümkün olmamıştır. Çünkü güç ilişkileri bu kez
de siyasal pazarlama adı altında medyanın imkanları üzerinden yürümeye
başlamıştır. Siyasal iletişim süreci artık hegemonik iktidarın kurulması ve
kurumsallaştırılması çerçevesinde işlemektedir ve bu süreçte en önemli unsur
seçimli demokrasiler için baskın hale gelen “kitlelerin” çoğu zaman demokratik öz
feda edilerek etkilenmesi/yönlendirilmesidir. Siyaset sadece sonuç odaklı hareket
ederek medya normlarına teslim olduğu andan itibaren sömürgeleştirilir ve
demokratik özünü yitirir. Tüm eğilimlerin yer alarak müzakere zemini oluşturulan,
rasyonel bir kamusal alanın yerini sınırlı azınlığın egemen olduğu sahte bir kamusal
alan alır. Bu çalışmada -geçmişten günümüze çok farklı biçimlerde de olsa her
yönetim türünde bulunan- siyasal iletişimin medya üzerinden siyasal pazarlama
faaliyetleri çerçevesinde kurulması ve sürdürülmesi, medyanın siyasal iletişimdeki
rolü ve medya ile siyasal iletişimde yaşanan dönüşüm demokratik açıdan
irdelenmiştir.