Manna adına ilk kez Sumer ve Akad yazıtlarında rastlanmaktadır. M.Ö. I. bin yıldan
itibaren Urartu ve Asur krallarının bırakmış oldukları çivi yazılı belgelerde de bu isim geçmektedir.
Urmiye Gölü’nün güneyinde yer alan Manna ülkesinin ticaret yolları üzerinde bulunmasından
dolayı büyük bir önemi vardı.Bu bölgeye hâkim olan devlet, Güneydoğu Anadolu ve Orta Asya’ya
giden kervan yolunu kontrol etmekle kalmayıp, düşmanlarının da önemli ticaret yolları ile olan
bağlantılarını kesmiş oluyordu.Bu sebeplerle Manna ülkesi, bölge hâkimiyetini ellerinde tutmak
isteyen Asur ve Urartu gibi devletlerin sürekli mücadele sahasını oluşturdu.Manna ülkesinin ise bu
iki güçlü devletin karşısında hâkimiyetini devam ettirmek için bazen Urartulara karşı Asurlulardan
yardım istediği, bazen de Asur Devleti’ne karşı isyan ettikleri çivi yazılı belgelerden
anlaşılmaktadır.
Kral III. Salmanassar’dan itibaren Asur kralları düzenli olarak Manna ülkesine seferler
düzenlemişlerdir.Yeni Asur dönemine ait çivi yazılı belgelerden Asur krallarının özellikle at
ihtiyaçlarını karşılamak için Manna ülkesine sefer yaptıkları ve bölgeden vergi olarak at aldıkları
anlaşılmaktadır.At üzerinden vergi alınması bölgede iyi cins at yetiştirildiğinin kanıtıdır.Asur
krallarının bölgeye sefer düzenlemelerinin bir diğer nedeni ise haraç ödeyen vasal devletlerin
sayısını artırmaktır.
Eskiçağ toplumları açısından at büyük bir önem taşıyordu.Uzun mesafelerde eşek ya da
deve kadar iyi olmasa da at da önemli bir ulaşım aracıydı.Atın ulaşım aracı olmasının yanında
diğer bir özelliği de savaşlarda etkili bir şekilde kullanılmasıydı. Bu özelliği atın ticari hayatta da
önemini artırmıştı.Atı olmayan toplumlar atlı birlikleri olan kavimlerin karşısında kaybetmeye
mahkûmdu.Dolayısıyla, eskiçağda atın gerek ulaşım aracı gerekse askeri ve ticari bir meta olarak
kullanıldığını düşünürsek bölgenin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Demir çağında şiddetli kuraklık
nedeniyle ortaya çıkan kargaşa sonucunda Orta Asya’dan batıya doğru bir göç meydana gelmişti.
Bu göçün neticesinde M.Ö. VIII. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinde İskit ve Kimmerler yeni bir tehdit
olarak ortaya çıkmıştı. Manna ülkesinin, Asur ve Urartu kaynaklarında atlı kavimler diye
bahsedilen İskit ve Kimmerler'in geçiş noktasında olması diğer bir ifade ile Urartu ile Asur
arasında bir tampon vazifesi görmesi iki devleti sürekli karşı kaşıya getiren bir başka neden
olmuştu.
The name of Manna is found for the first time in Sumerian and Acadians inscriptions. This
name is also mentioned in the cuneiform written by the kings of Urartians and Assyria from the
first millennium BC. The country of Manna located south of Urmiya Lake, had a great importance
because it was located on trade routes. The state dominated this region, not only to control the
caravan route to Southeast Anatolia and Central Asia, but also to prevent its enemies from linking
to important trade routes. For this reason, the country of Manna created the constant struggle of
states such as Assyria and Urartu, who wanted to keep the territorial dominion under their control.
It is understood from the cuneiform documents that Manna country wanted assistance from the
Assyrians against the Urartians and sometimes rebel against the Assyrian State in order to
maintain their dominance against these two powerful states.
From King Salmanassar III. Assyrian kings regularly organized expeditions to the land of
Manna.Cuneiform documents from the New Assyrian period indicate that the Assyrian kings have
organized expeditions to Manna to meet their horse needs and it is understood that they collected
horses as taxes in the region.Taking tax on horse is proof that blood horses are raised in the
region. Another cause of Assyrian kings' expeditions is to increase the number of vassal states that
pay tribute.
Horse is of great importance in terms of ancient societies. Although not as good as a donkey
or camel in long distances, the horse was also an important means of transportation. In addition to
being a transport vehicle, another feature was its effective use during wars. This feature has also
increased its importance in commercial life. Non-horse societies were condemned to lose against
the tribes of horsemen. Therefore, if we think that in ancient times horse was used as a military and
commercial commodity, the significance of the region will be better understood