Özet:
Son yıllarda artan nüfus, kentleşme ve endüstrileşme sonucu insanlar üzerinde stres, depresyon, yaşam kalitesinde düşüş gibi olumsuz etkiler meydana gelmiştir. Bunun bir sonucu olarak mental ve fiziki açıdan yenilenmek amacıyla doğal alanlara yönelim ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Özellikle doğal kaynak değerleri bakımından birer tercih nedeni olan korunan alanlar bu açıdan sıklıkla ziyaret edilmektedir. Fakat yönetim planları ve yasal mevzuatlardaki boşluklar, etkin ziyaretçi yönetimi planlarının olmayışı ziyaretçilerin alan içerisinde kontrolsüzce dolaşmaları kaynak değerleri üzerinde bilinçli/bilinçsizce tahribatlar meydana getirmelerine neden olmaktadır. Dünya Turizm Örgütü (WTO) göre, dünya genelinde 2015 ile 2030 yılları arasında turist sayısı %3.3 oranında artarak; 2020 yılında 1,4 milyara, 2030 yılında ise 1,8 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla bu durum kaynak değerleri üzerindeki baskının daha da artacağının birer göstergesidir.
Korunan alanlardan biri olan Özel Çevre Koruma Bölgeleri, gerek dünya gerekse ülke ölçeğinde doğal ve kültürel kaynakları ile önemli ekolojik alanlardır. Türkiye’de 15. ÖÇKB olarak ilan edilen Saroz Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi kıtalararası geçiş ve biyolojik koridorların buluştuğu bir noktada yer alması ve denizel alanları ile biyolojik çeşitlilik açısından önemli kaynak değerlerine sahiptir. Bununla beraber dünya genelinde kendi kendini yenileyebilen körfezlerden biri konumunda olması, yerli ve göçmen kuş türlerine ev sahipliği yapması ve yeraltı kaynakları ile doğa yürüyüşçüleri, kuş gözlemcileri, doğa fotoğrafçıları ve diğer ziyaretçi profilleri tarafından tercih edilmektedir. Ayrıca son yıllarda rüzgar sörfüne uygun olduğu keşfedilen Saroz Körfezi dünyanın en önemli su sporları merkezine aday gösterilmektedir.
Bu çalışmada sahip olduğu zengin kaynak değerleri ve farklı koruma statüleri ile Saroz Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde gerçekleştirilen rekreasyonel ve turistik faaliyetler saptanmış ve kaynak değerleri üzerindeki çevresel, ekonomik ve sosyo-kültürel etkileri analiz edilmiştir. Elde edilen veriler ışığında kaynak değerlerinin koruma yapısını güçlendirecek öneriler geliştirilmiştir.