Özet:
Bozkır kültürünün egemen olduğu bölgelerde yaşayan Türklerin etrafı
düşman ve sert iklim şartları ile tabii ve coğrafi açıdan elverişsiz diğer birtakım
güçlüklerle çevrelenmişti. Türkler bir taraftan tarihin seyri içerisindeki varlıklarını
devam ettirebilmek için bu güçlükler ve zorlu koşullar ile mücadele ediyor diğer
taraftan onları dinamikleştiren bu mücadele esnasında milli birliklerini korumak için
geleneklerine sıkı sıkıya bağlı kalmaları gerektiğini öğreniyorlardı. Öyle ki
Türklerin bu mücadele sürecinde geleneklere bağlı kalmaktaki neredeyse tavizsiz
tutumları beşeri, içtimai ve coğrafi açıdan her türlü zorluğa rağmen onları ayakta
tutan milli, toplumsal ve kültürel bir refleks haline gelmişti. Savunma mekanizması
olarak da addedilebilecek bu refleksi davranışın özünü teşkil eden Türk gelenekleri
ise daima cesareti, kahramanlığı ve yiğitliği övmekte ve teşvik etmekteydi. Bütün bu
milli ve kültürel değerler “Alp” kavramının ortaya çıkmasına, ilerleyen süreçte
Alplik karakterinin bir kültürel müessese haline dönüşerek yayılmasına öncülük
etmiştir. Yiğitliğin, cesaretin ve kahramanlığın karşılığı olan “Alp” terimini unvan
olarak hükümdar ve milletin içinden gelen yiğit savaşçılar alıp kullanmaktaydılar.
Alplik Türk devletlerinin kuruluşunda ve yükselişinde muazzam bir güç olarak
ortaya çıkmıştır. Bu makalede Alp karakterinin ortaya çıkışında geleneklerin etkisi
dile getirilmiştir.