Özet:
Osmanlı merkezî yönetimi-ulemâ ve sûfîyye ne tarz bir ortamda hangi
karşılıklı beklentilerle nasıl bir ilişki kurmuşlardır? Bu ilişkilerin sonuçları toplum
hayatına nasıl yansımıştır? Bu çalışma, Osmanlı merkezî yönetiminin ulemâ ve
sûfîyye ile ilişkilerine devletin kuruluş yıllarından başlayarak II. Mehmed döneminin
sonlarına kadarki zaman aralığı kapsamında özellikle dillendirilen sorulara kendince
cevap aramaya gayret ederek katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Konunun Fatih
döneminin sonuyla sınırlanmasının sebebi, bu devirde yaşanan bazı gelişmelerin
konumuz itibariyle mühim kırılma noktaları olmalarıdır. Çalışma kapsamında
öncelikle konunun temel kaynaklarının ve modern araştırmaların genel bir
değerlendirmesi yapılmış, girişte ulemâ ve sûfîyyenin Osmanlı öncesi dönemde
siyasal otoritelerle ilişkilerinin nasıl olduğu anlatılmaya çalışılmıştır. Sonraki bölümler
Osmanlı merkezî yönetiminin, sırasıyla ulemâ ve sûfîyye ile kurduğu ilişkilere ve
bunların sosyal hayata yansıyan boyutlarıyla beraber sonuçlarına odaklanmaktadır.
Dördüncü bölümde ulemâ ve sûfîyyenin birbirleriyle ilişkileri, Osmanlı merkezî
yönetimiyle kurdukları münasebetlere ve topluma yansımalarının neler olduğu
gösterilmeye gayret edilerek ele alınmıştır. Sonuç bölümündeyse genel bir
değerlendirme yapılmıştır. Kısaca ifade edilecek olursa bu dönem boyunca Osmanlı
idaresi, kendisine bir tehdit algılamadığı sürece, halk üzerindeki manevî nüfuzları
sebebiyle göz ardı edemeyeceği ulemâ ve sûfîyye ile yakın ilişkiler kurmaya
çalışmıştır. Bu yakın ilişkiler en başta, yönetime toplum nezdinde meşruiyet temin
ederken karşılığında ulemâ ve sûfîyye düşünce ve ritüellerinde serbestlik kazanmışlar
ve çeşitli maddî imkânlara nail olmuşlardır.