Özet:
Âşık edebiyatının kökenleri kamlara
kadar uzanmaktadır. Kam sanatından ozan
sanatına, ozan sanatından âşık sanatına geçişte toplumun değişen sosyo-kültürel ihtiyaçları etkili olmuştur. Toplumun inanç
önderleri konumunu koruyan bu sanatçılar,
eski Türk inançlarından İslâm dinine geçişte ve zamanla ortaya çıkan çeşitli dinî zümrelerde de saygın bir yere sahiptirler. Azerbaycan, Anadolu ve Rumeli sahalarında
ozanlıktan âşıklığa geçişte de İslâmiyet’le
birlikte değişen sosyo-kültürel ihtiyaçların
etkisi belirgindir.
Toplumun töre kurucusu/anlatıcısı,
inanç önderi, bilgesi, öğreticisi, anlatıcısı,
oyuncusu, doğmaca şiir söyleyebilen şairi,
kopuzcusu, bestecisi, bakıcısı (ırkıl, falcı, sağaltıcısı / (ocaklı/hekim, eczacı), elçisi, danışmanı gibi çeşitli görevleri
bulunan kamlar, sosyo-kültürel hayatın saygın temsilcileridir (Durbilmez, 2016c:484).
Kamlara özgü bu özelliklerden birkaçını taşıyan âşıklar da vardır. Aynı şekilde AleviBektaşi zümrelerin “baba”, “dede”, “pir”,
“sultan” gibi adlarla anılan temsilcilerinde
de kamlara özgü çeşitli özellikleri bir arada
bulmak mümkündür. Kam Ata’nın yolunda giden ve şaman, baksı, oyun, akın, ozan
gibi adlarla anılan sanatçı inanç önderlerinin ulularına da Türk dünyasında zamanla
ata, bab/ baba, dede gibi adlar/ unvanlar
verildiği görülür.
Ozanlıktan âşık tipi sanatçılığa geçişte tekke-kışla-kahvehane yakınlaşmasının
etkili olduğu bilinmektedir. Tekke-kışlakahvehane yakınlaşmasına öncülük eden
“tekke” öncelikle Bektaşi tekkeleridir. O
dönemdeki “kışla”nın tamamına yakını da
Bektaşi idi. Çünkü Yeniçeri askerlerin hepsi
zaten Bektaşi idi. Âşık edebiyatının kuruluşunda ve gelişmesinde çeşitli Alevi-Bektaşi
zümrelere mensup âşıkların ve derviş-
şairlerin önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu
araştırmada, âşık edebiyatının kuruluşunda
ve gelişmesinde Alevi- Bektaşi zümrelerin
yerinin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır.