Özet:
1972 yılında, kültürel somut yapıları ve doğal çevreyi korumayı amaçlayan Dünya Kültürel
ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi’nin kabul edilmesi ile birlikte (Türkiye 1983
yılında taraf olmuştur), yapılan çalışmalardan hareketle geçmişten günümüze aktarılan
ancak çeşitli etkenler sebebiyle değişime uğrayan, “dille aktarılan, kuşaktan kuşağa usta
çırak ilişkisi içinde ve okul dışı koşullarda yani geleneksel ortamlarda görerek öğrenilen”
(Oğuz, 2009: 53, 54) yaşayan miras ya da somut olmayan kültürel mirasın da korunması
gerektiği fark edilmiştir. Böylelikle “Somut olmayan kültürel miras” teriminin, “somut
kültürel miras” çalışmalarının doğal bir sonucu olarak UNESCO’nun “kültür varlıklarının
korunması” için yürüttüğü programlar sırasında (Oğuz 2009: 53) doğduğunu söylemek
mümkündür. Bu amaçla, “bir toplumun kendi kültürel kimliğinin bir parçası olarak gördüğü
ve kuşaktan kuşağa aktarmak suretiyle günümüze kadar getirdiği somut olmayan kültürel
miraslarını korumasına ve gelecek kuşaklara aktarmasına katkı sağlayacak yol, yöntem ve
imkânları” (Oğuz, 2009: 8) tanımlayan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması
Sözleşmesi, 17 Ekim 2003 32. Genel Konferansında UNESCO tarafından kabul edilmiştir.
Türkiye ise bu sözleşmeye 27 Mart 2006 yılında taraf olmuştur (URL-1). Türkiye’de bu
bağlamda halkbilimi, turizm gibi bölümlerde dersler verilmekte, yüksek lisans ve doktora
programları açılmakta, bunun yanı sıra belirli bölgelerin SOKÜM ürünlerine yer veren
çalışmalar yapılmaktadır. Bu konudaki bazı çalışmalar ülkemiz sınırlarını da aşmış olup
Türk dünyasının farklı coğrafya ve boylarına uzanmıştır. Bu çalışmalardan biri “Uygurların
Somut Olmayan Kültürel Mirası: Kazakistan Örneği” adlı projedir. Söz konusu çalışma,
genelde Türk dünyası, özelde Uygur Türkleri üzerine yapılan ilk çalışma olması bakımından dikkate değerdir.