Özet:
Türk kültürünün resim, minyatür, müzik, dil, edebiyat gibi alanlarında
eşsiz bir birikime ve çeşitliliğe sahip olan Uygurlar, Türk sözlü
geleneğinin/kültürünün yazıya aktarımında ve çeviri metinlerin oluşmasında
da ayrı bir yere sahiptir. Bu zengin kültürel miraslardan Doğu Türkistan’ın
Turfan, Kumul, Aksu gibi şehirlerinde yazılan/çevrilen Eski Türkçe dönemi
“dil yadigârları”nın büyük bir kısmı 19. yüzyılda Batı’ya taşınmıştır. Aynı
şekilde 15. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar Kaşgar, Yarkent, Hoten, İli
gibi Doğu Türkistan coğrafyasında Çağatay Türkçesiyle yazılmış sayısız eser
de Japonya, Rusya, Almanya, İngiltere, İsveç gibi ülkelere taşınmıştır. Doğu
Türkistan’da devlet kurumlarında veya şahısların özel kütüphanelerinde yer
alan Çağatayca yazmaların büyük bir kısmı ise Çin Kültür Devrimi (1966-
1976) esnasında yok edilmiş, bu eserlerin son parçaları da Çin’in 2017 yılında
zirveye ulaşan siyasi baskı ve asimilasyon girişimiyle ortadan kaldırılmıştır.
15. yüzyılda Ali Şîr Nevâî ile başlayan Çağatay Türkçesiyle klasik eserler
kaleme alma geleneği, Doğu Türkistan’da çok sayıda şairin yetişmesiyle 20.
yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir. Bu geniş zaman dilimi içinde
Çağatay Türkçesiyle yazılmış divan, mesnevi, kaside gibi klasik eserlerin yanı
sıra sözlü gelenekte teşekkül eden ve sosyo-kültürel yaşamın bir parçası olan
rüya tabiri, falcılık, muskacılık, el sanatları geleneği, halk hikâyesi, destan,
tezkire, menakıbname, fıkra gibi halk kültürüne ilişkin konuların da
Çağatayca yazıya geçirildiği ve geleneksel bilginin sonraki kuşaklara
aktarıldığı görülmektedir.
Son yıllarda dünya kütüphanelerindeki eserlerin dijital ortamlara
aktarılmaya başlamasıyla birlikte S. Petersburg, Berlin, Londra, Lund gibi
Çağatay Türkçesi eserlerin bulunduğu kütüphanelere erişim ve bu eserlerden
yararlanma, önceki dönemlere göre kolaylaşmıştır. Bu bağlamda Doğu
Türkistan’da Çağatayca yazılmış eserlerin günümüzde en çok bulunduğu ve
dijital ortamda bu eserlere erişim imkânı sunan kütüphanelerden biri İsveç’te
bulunan Lund Üniversitesi Kütüphanesi’dir. Gustaf Raquette, Gunnar Jarring,
Gunnar Hermansson gibi İsveçli misyoner ve araştırıcılar, 20. yüzyılın
başlarında Doğu Türkistan’dan aldıkları veya kopya ettikleri eserleri İsveç’e taşımışlardır. Çalışmada ele alıp incelediğimiz Âfâk Hoca’yı konu alan
tezkireler de İsveç Lund Üniversitesi Kütüphanesi Jarring Koleksiyonunda
yer almaktadır. Bunlardan çalışmada A Nüshası olarak adlandırdığımız yazma
Prov. 22 numara, B Nüshası Prov. 369 numara, C Nüshası ise Prov. 48 numara
ile kayıtlıdır.
Uygurların siyasî ve dinî tarihininde olduğu kadar kültürel hayatında da
derin izler bırakan ve 17. yüzyıla damgasını vuran tarihî şahıslardan biri Âfâk
(Appak) Hoca’dır. Âfâk Hoca Doğu Türkistan’ın Turfan, Karaşeher, Kuça,
Aksu, Kaşgar, Yarkent, Hoten, İli gibi şehirlerinin yanı sıra Oş, Buhara,
Semerkant, Endican, Fergana, Namangan, Kokand, Gansu, Tibet, Taşkurgan,
Karakurum, Ladah, Lhasa ve Çin’in değişik bölgelerinde Nakşibendiyye
tarikatının bir şeyhi olarak İslam dininin yayılmasında çok büyük etkiye sahip
olmuştur. Ancak Âfâk Hoca’nın siyasi tutumu ve ilişkileri, onun ölümünden
sonraki dönemde de Doğu Türkistan’ın ve Uygurların kaderini olumsuz yönde
etkilemiştir. Âfâk Hoca’nın kimliği, dinî ve siyasi faaliyetleri, Uygur
kültürüne etkisi, onun hakkındaki sözlü anlatmalar ve tezkireler üzerine
özellikle Batı’da çok sayıda bilimsel çalışma yapılmıştır. Ancak Türkiye’de
Âfâk Hoca ve onu konu alan tezkireler üzerine müstakil ve bilimsel bir
çalışma yapılmamıştır. Bu durum tespitinden hareketle elinizdeki bu çalışma
ile Tezkire-i Âfâk Hoca’yı esas alan, ancak diğer tarihî metinlerden ve son
yıllarda Batı’da yapılan çalışmalardan da yararlanarak konuyu bir bütünlük
içinde ele alan bir eser ortaya koymaya çalıştık.
Çalışma Giriş, 5 Bölüm, Sonuç, Kaynakça ve Ekler kısmından
oluşmaktadır. Çalışmanın Giriş kısmında, Türkiye’de, Doğu Türkistan’da,
Rusya ve Orta Asya’da ve Batı’da genelde Hocalar dönemi, özelde ise Âfâk
Hoca’ya yer veren çalışmalar kısaca tanıtılıp değerlendirilmiştir. Çalışmanın
1. Bölüm’ü “Uygurların Tarihinde Hocalar ve Âfâk Hoca” başlığını
taşımaktadır. Bu bölümde “Hoca” kavramının yanı sıra tezkirelerde genellikle
onunla birlikte kullanılan diğer kavramlar, Hocaların menşei, Hocaların
silsilesi, Hocaların Doğu Türkistan’a gelip yerleşmeleri, “Aktağlık” ve
“Karatağlık” adıyla ikiye ayrılma süreçleri hakkında bilgi verilmiştir. Bu
bölümde Nakşibendiyye tarikatının Orta Asya’daki en önemli
temsilcilerinden Ahmed Kâsânî (Mahdûm-ı Azam)’nin torunlarından biri ve
Aktağlık Hocaların temsilcisi olan Âfâk Hoca’nın hayatı, gezdiği coğrafya,
dönemin siyasi olaylarıyla ilişkisi gibi konular ve Âfâk Hoca’nın evlatları döneminin siyasî, tarihî, dinî ve kültürel yapısı çeşitli kaynaklardan
yaralanılarak ortaya konmaya çalışılmıştır.
“Uygurlarda Tezkirecilik Geleneği” başlığını taşıyan 2. Bölüm’de, tezkire
türünün ortaya çıkışı, gelişimi, Uygurlar arasında tezkire geleneği ve çeşitleri
hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Uygur sahasında yazılan tezkirelerden tespit
edilenler tanıtılıp değerlendirilmiştir. 3. Bölüm “Âfâk Hoca Tezkiresi”
başlığını taşımakta olup ilk olarak tezkirenin nüshaları tanıtılmıştır. Ardından
bu çalışmaya esas alınan tezkirenin yapı ve olay örgüsü verilmiş ve tezkirede
geçen kişi isimleri ve şecereler, yer adları ve coğrafya, kavim ve topluluklar
ile rüya, hırka ve halvet, keramet, Hızır, sohbet, ayet ve hadisler, geleneksel
inanış ve uygulamalar tahlil edilmiştir. “Uygurlarda Mezar Kültürü ve Âfâk
Hoca Mezarı” başlıklı 4. Bölüm’de, Uygur mezar kültürü, Âfâk Hoca
mezarının mimari ve tarihi özellikleri, mezarın etrafındaki inanış ve ritüeller
ile sözlü anlatmalar değerlendirilmiştir. 5. Bölüm’de çalışmaya konu olan
tezkirelerden ikisinin (Prov. 22 ve Prov. 369) transkripsiyonlu metnine yer
verilmiştir. Çalışma Sonuç, Kaynaklar ve Ekler kısmı ile tamamlanmıştır.
Çalışmanın hazırlanması sürecinde yardımlarını esirgemeyen değerli
bilim insanı ve dostum Doç. Dr. İdris Nebi Uysal’a, değerli hocalarım Prof.
Dr. Alimcan İnayet ve Prof. Dr. Necati Demir’e, Dr. Ekber Enveri’ye ve metni
okurken kelimelerin kültürel bağlamına ilişkin sorularıma her daim cevap
veren Uygur dostlarıma teşekkür ederim. Ayrıca yıllardır akademik
çalışmalarım nedeniyle yeterince vakit ayıramadığım, ancak bu çalışma
sırasında da sabır ve anlayışla bana destek olan eşim Şehlevent ve oğlum Ali
Emre’ye de teşekkürler. Eseri sizlerle buluşturan Gazi Kitabevi’nin sahibi
Suavi Bey ve çalışma arkadaşlarına da müteşekkirim.