Özet:
Somut olmayan kültürel miras, toplulukların, grupların kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak
tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar
anlamına gelir. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu somut olmayan kültürel miras, toplulukların ve grupların çevreleriyle,
doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak sürekli biçimde yeniden yaratılır ve onlara bir kimlik ve devamlılık
duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur.
Somut olmayan kültürel miras olarak nitelenen kültürel değerler, sadece ulusal ölçekte değil, aynı zamanda insanlığın
ortak değeri olarak da kabul edilmektedir. Toplumun belirli ihtiyaçlarından ortaya çıkan, zaman ve zemine göre değişim
ve gelişim göstererek kuşaklar arasında aktarılan bu kültürel değerler, yaşayan miras şeklinde de adlandırılmaktadır.
Teknolojik gelişmeler, kültür değişmeleri ve küreselleşen dünyanın bir olgusu olarak ortaya çıkan kitle kültürü, insanlığın
binlerce yıllık sözel kültürel belleğinde korunan büyük bir kültürel değerleri yok etmektedir. Bu bağlamda, her toplum
kültürel birikimini gelecek kuşaklara aktarma noktasında çeşitli çalışmalar yürütmektedir.
Zengin ve köklü bir kültüre sahip olan Uygurlar, merkezî bir coğrafyada yaşamaları ve tarihî süreçte çeşitli dinleri kabul
etmeleri nedeniyle sosyo-kültürel yaşamları açısından Türk boyları arasında ayrı bir yere sahiptir. Ayrıca erken dönemde
yerleşik hayata geçen Uygurlar, alfabeden edebiyata, müzikten halk danslarına, resim ve minyatürden geleneksel
mesleklere ve sözlü kültür geleneğine zengin bir kültürel birikim meydana getirmişlerdir.
Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygurlar, son yüzyılda çeşitli siyasi ve sosyal nedenlerle Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan, Türkiye gibi farklı ülkelere göç etmek zorunda kalmışlardır. 1870’li yıllarda Çin’den Kazakistan’a başlayan
Uygurların göçü, 1960’lı yıllara kadar devam etmiştir. Günümüzde, 250.000 civarında Uygur nüfusunun bulunduğu
coğrafyalardan biri olan Kazakistan, onların kültürel miraslarını sürdürmeleri ve milli kimliklerini korumaları için uygun
bir ortam olmuştur. Uygurların bu zengin kültürel mirasının tespiti, derlenmesi ve tanıtılması amacıyla hazırlanan
“Uygurların Somut Olmayan Kültürel Mirası: Kazakistan Örneği” isimli proje, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı tarafından desteklenmiş ve hayata geçirilmiştir.
Proje kapsamında Kazakistan’ın Almatı eyaleti sınırları içinde Uygurların yaşadığı ilçe, kasaba, köy ve mahallelerde geniş
bir alan araştırması sonucu derlenen veriler, UNESCO’nun “Somut Olmayan Kültürel Miras Sözleşmesi”nde ifade edilen;
a) Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar,
b) Gösteri sanatları,
c) Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler,
d) Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar,
e) El sanatları geleneği,
başlıkları altında ortaya konmaya çalışılmıştır. Saha araştırmalarıyla elde edilen verilerden bir demet niteliğinde olan bu eserde, metinler Türkiye Türkçesi, Uygur Türkçesi ve Kazak Türkçesiyle verilmiştir. Bugüne kadar ülkemizde Türkiye’nin
ve farklı şehirlerin somut olmayan kültürel mirasına ilişkin çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Ancak elinizdeki çalışma,
Türk boylarından birini konu alması, üç farklı lehçede hazırlanması ve yurtdışı saha araştırmasına dayalı olması gibi
özellikleriyle içerik açısından önceki çalışmalardan ayrılmaktadır.
Bu çalışmayı daha özel ve anlamlı kılan hususlardan biri, saha araştırmasında elden edilen veriler esas alınarak
Uygurların somut olmayan kültürel mirasını konu alan “Kazakistan Uygurarı 1-2” adlı iki bölümden oluşan belgesel
filmin hazırlanmış olmasıdır. Elinizdeki bu eser ile bir bütünlük arz eden belgesel film, çalışmanın sonunda DVD olarak
okuyucuların istifadesine sunulmuştur.
Her çalışmada olduğu gibi, bu çalışmada da gerek saha araştırmalarındaki derlemeler esnasında gerekse metinlerin
aktarımı noktasında birtakım zorluklarla karşılaşılmıştır. Çünkü farklı bir ülkede, farklı lehçelerin konuşulduğu ve kültürel
yapıların varlığını sürdürdüğü bir coğrafyada, kimliğin temelini oluşturan kültürel mirasa ilişkin derleme yapmanın,
bunları video ve fotoğraflarla kayıt altına almanın, ardından farklı lehçelerde hazırlamanın ve son aşamada kitaba
ve belgesel filme dönüştürmenin kolay olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Ancak saha araştırmalarında ve
sonrasında geleneksel yapıyı ve ürünleri tanımlama ve aktarmada güleryüzlü, yardımsever ve misafirperver Uygurların
katkı ve destekleri bu zorlukları aşmada en büyük güç kaynağımız olmuştur.
Bu çalışmanın vücuda gelmesinde desteklerini esirgemeyen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığına,
Kazakistan’da saha araştırmalarında ve metin aktarımında destek olan proje ortağımız Kazak Kızlar Devlet Pedagoji
Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Jarkın Suleymanova’ya, R.B. Suleymanov Şarkiyat Enstitüsünde görev yapan Doç.
Dr. Gülbehrem Molotova ve Dr. Elvira Molotova’ya, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörlüğü’ne canıgönülden
teşekkür ederim. Ayrıca projenin başlangıcından bitimine kadar büyük bir şevk ve heyecanla gayret sarf eden tüm proje
ekibine, yurt içinden ve dışından yardımlarını gördüğümüz herkese müteşekkirim.