Özet:
Milletlerin yaşam süreci içerisinde milli kimliğin oluşumuna etkisi, toplumsal
değişimlerdeki rolü ve bu değişimler sonrasındaki durumu, etkilemeye yönelik gücü ve etkilenmeye açık karakteri, zengin ve göreceli içeriği ile üzerinde en çok durulan
kavramlardan biri "kültür”dür. Bir topluluğu "millet” yapan maddi ve manevi ortak
değer ve müesseselerin hepsine "kültür” denilmektedir. Bir toplum, kültürel değerleri ve ürünlerini ne derece farkına varabilirse, o ölçüde millet olma bilincini devam ettirebilecektir. Çünkü kültür ürünleri canlı ve kültürel hayatın içine sinmiş, aynı zamanda kültürel bütünlüğü oluşturan bir özelliğe sahiptir.
Kültürlerin, başka kültürlerin tesiri altına girmesi tehlikeli bulunmakla birlikte bu sürecin kaçınılmaz olduğu da kabul edilmektir. Çünkü kültürler gelişip
güçlenebilmek için diğer kültürlerden beslenmeye muhtaçtır. Bununla beraber bu
kültür etkileşimlerinde bilinç ve sınırlılığın da gerekli olduğu göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Bu noktada, çağımızdaki ekonomik ve toplumsal gelişmelerin insanlığı karşı karşıya getirdiği "küreselleşme” kavramı önem kazanmaktadır. Küreselleşme, dünya milletlerini ekonomik, siyasî ve kültürel bakımdan birbirine yaklaştırma, bir olguyu bütün dünyaya mal etme, genel olarak ifade edersek karşılıklı ve dengeli bir alışveriştir; ama bu denge genellikle siyasî ve ekonomik yönden daha aktif olanların, yeni kültür politikaları belirleme noktasında bilinçlenmiş olan ve bu konuda belirli bir siyaset izleyenlerin lehine işlemektedir. O halde küreselleşme, gelecekte her ne kadar kaçınılmaz bir hüviyet kazanabilecek durumda olsa da, onun milletlerin yaşamı üzerinde bırakacağı etkinin mahiyeti "bilinçlenme” derecesine göre değişecektir. Küreselleşmenin milli kültürler üzerindeki etkisi, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana, birçok ulusal ve uluslararası ortamda tartışıla gelmiş ve 2003 tarihinde küreselleşmenin kültürel unsurlar üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için UNESCO tarafından "Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” kabul edilmiştir.
Somut olmayan kültürel miras olarak adlandırılan mitler, efsaneler, masallar, destanlar, hikâyeler, ağıtlar, ninniler, türküler, bilmeceler, tekerlemeler, âşık icraları,
atışmalar, Karagöz, meddah, orta oyunu, köy seyirlik oyunları ve halk oyunları icraları, doğum, sünnet, evlenme askere uğurlama, ölüm gibi geçiş dönemi gelenek ve görenekleri, toy, şölen, bayram vb. toplulukların ve grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir. Milli kimliğin oluşumu, birlik ve beraberliğin devamı hususunda hayati öneme sahip olan yukarıda bazılarını sıraladığımız kültürel mirasın korunması için bu mirasın önemini vurgulayan televizyon, radyo programların yapılması, arşivlenmesi ve müzelenmesinin gerekliliği ortadadır.
Somut olmayan kültürel mirasın korunması, disiplinler arası ve "bilinç oluşturma"nın temel alındığı bir çalışma şekliyle mümkün olabilir. Bilinç oluşturma
sürecinde ise örgün ve yaygın eğitim ile kitle iletişim araçları ve basın yayın
faaliyetlerinin önemi büyüktür. Bu kapsamda valilikler, yerel yönetimler ve
üniversiteler tarafından yürütülen çalışmalar da büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, Nevşehir Üniversitesi'nde Türk Halk Bilimi alanında lisansüstü programlarda eğitim gören öğrenciler ile Nevşehir halk kültürü üzerine çalışan araştırmacıların sözlü ve yazılı kaynaklardan yararlanarak hazırlamış oldukları bu eserde, tarihin derinliklerinden günümüze "toplumsal bellek”te taşınan ve yöre halkının yaşam biçimini ve dünya görüşünü yansıtan somut olmayan kültürel miras hazinesinin bir kısmı tespit edilip derlenerek İncelenmiştir. Eser iki bölümden
oluşmaktadır: "Gelenekler ve İnanışlar” başlığım taşıyan 1. Bölümde, Nevşehir yöresinin doğum, düğün, ölüm adetleri; Nevşehir'de ziyaret yerleri ve ziyaret kültürü, yörenin halk inanışları, çocuk oyunları ve yer adları hakkında bilgiler yer almaktadır. "Sözlü Kültür Ürünleri” adını taşıyan 2. Bölüm'de ise yörenin sözlü kültür ürünlerinden efsaneler, ağıtlar, maniler, ninniler ve Bektaşi fıkraları incelenerek bunlardan örnekler sunulmuştur.
Bu kitabın hazırlanması için beni teşvik eden, değerli düşünce ve görüşleri ile eksikliklerin giderilmesine büyük katkı sunan Hocam Prof. Dr. Filiz KILIÇ'a teşekkür ederim. Kitabın ortaya çıkmasında emeği geçen bölüm yazarlarına, kitabın yazımı ve metin düzeltmelerinde bana yardımcı olan yüksek lisans öğrencilerime, metin ve sayfa düzenlemelerindeki yardımları için Öğr. Gör. Pınar GÜNGÜR'e, kapak tasarımı için Yrd. Doç. Dr. Banu DAVUN'a ve kitabın basılmasını sağlayan Nevşehir Üniversitesi'ne teşekkür ederim.