XX. yüzyıl başlarında bugünkü adıyla Afyonkarahisar, Hüdâvendigar
eyaletine bağlı ve Karahisâr-ı Sâhib sancağı adıyla bilinen bir yerleşim yeriydi.
Osmanlı imparatorluğu'nda bu yüzyılın başlarına kadar mahkûmların içerisinde
bugünkü anlamda barındırıldığı hapishane kavramı yoktur. Anadolu'da hapishaneler
inşa edilene kadar mahkûmlar ya da belli bir süre ceza ödemekle yükümlü bulunanlar,
bu cezalarını genellikle kürek-bent ya da kale-bent adı verilen fiziki çalışma
koşullarını yerine getirerek tamamlarlardı. Fiziki güç ve kuvvet gerektiren şartlarda
icra edilen cezaların çekilmesi sürecinde mahkûmlar sabit cezaevi ya da hapishane adı
verilen mekânlarda bulunmamaktaydılar. İlk kurulduğunda, Afyonkarahisar
hapishanesi, eski Hükümet konağının ordu bulvarına bakan arka kısmında
bulunmakta idi. Bu hapishane, diğer bütün Anadolu taşra hapishaneleri gibi
mahkûmların çok zor koşullar altında yaşamlarını sürdürdükleri bir mekân idi.
Oldukça bakımsız, sağlıksız olan Afyonkarahisar hapishanelerinde bulunan
mahkûmların, barındıkları mekânlarda, yaşam koşullarının iyileştirilmesi maksadıyla,
hapishane içerisinde bakım ve onarım yapılması zorunluluk haline gelmiştir.
In early years of 20th century, Karahisâr-ı Sâhib District, known as
Afyonkarahisar today, was a residential area affiliated to Hüdâvendigar Province. In
Ottoman Empire, there was no concept of prison where the convicts were kept in the
current sense till the beginning of this century. Until prisons were built in Anatolia,
the convicts or those liable to pay penalties for a certain period used to serve their
sentences by fulfilling physical working conditions generally called as ‘confinement
in a ship’ or ‘confinement in a fortress’. During such serving of sentence under the
conditions requiring physical strength and power, the convicts were not kept in the
places called as jail or prison. The first Afyonkarahisar prison was built behind the
current City Hall facing the Ordu Avenue. This prison, like all other Anatolian
provincial prisons, was a place where the convicts were continuing to live under hard conditions. In order to improve living conditions of the convicts within such squalid
and unhealthy prisons in Afyonkarahisar, it became a necessity to perform
maintenances and repairs in the prisons.