Allah Teâlâ inzal ettiği âyetler ve bunları uygulayıp gerektiğinde açıklayan Hz.
Peygamber aracığıyla cahiliye toplumunu ıslah etmiştir. Bu ıslahın temelinde tevhid,
şirk, Allah, insan, Allah-insan ilişkisi, kalb gibi kavram ve konulara dair yanlış algıların düzeltilmesi mevcuttur. Bundan dolayı Kur’an’ın doğru anlaşılmasında hem ıslah
sürecinin hem de kullanılan temel kavramların anlamlarının doğru tespit edilmesi
ehemmiyet arz etmektedir. Kur’an’da konu ve kavramların sistematik anlatılmaması,
farklı ortamlardaki farklı muhataplara yönelik anlatımlarda bulunulması, müfessirlerin sahip oldukları bireysel özellikler, siyak-sibak ilişkisi, Kur’an’ın bütünlüğü, Kur’an
-sünnet ilişkisi, tefsir ve esbâb-ı nüzûl rivayetlerindeki ihtilaflar gibi sebepler en
doğru anlamın tespit edilmesini zorlaştırmaktadır. Müfessirler Kur’an’ın anlamı ve
yorumunu tespit etmekle birlikte tercih ettiği anlam takdirleriyle hem metni hem de
okuyucuyu bir şekilde yönlendirmektedir. en-Nûr sûresi 37. âyette ticaret ehli bazı
mü’minler ricâlun/has adamlar şekilde övülmekte, alışveriş ve ticaretin bunları Allah’ı zikirden, namazı ikâme etmekten ve zekâttan alıkoymadığı anlatılmaktadır. Bu
âyetteki “Allah’ı zikir” ifadesi müfessirler tarafından tesbih, hamd ve zikri de içerdiği
için namaz, cemaatle namaza devam etmek, namazdan önce ve sonra yapılan zikir ve
kalble zikir şeklinde izah edilmiştir. Bazı meallerde ise “zikir” kavramı “Kur’an ve
Allah’ın hükümlerini yerine getirmek” şeklinde tercüme edilmiştir. Müfessirlerden
Kurtubî ve Şevkânî âyette namazın ikâme edilmesi ayrıca anlatıldığı için zikir kelimesinin namaz olarak izahının isabetli olmadığını söylemektedir. en-Nûr Sûresi 37. âyet,
bağlamı, Kur’an bütünlüğü, zikirler ilgili bilgiler ve muhatapların övülmesi çerçevesinde değerlendirildiğinde âyetteki zikir kelimesinin anlamıyla ilgili en isabetli görüşün Taberî, İbn Ebi Hâtim, Semerkandî, İbn Kesîr, Ebüssuûd, İsmail Hakkı Bursevî,
Mehâimî, Âlûsî ve İbn Âşûr tarafından tercih edilen “kalbin sürekli zikri” anlamı
olduğu anlaşılmaktadır.
Allah SWT re-educated the jahiliyyah society by means of the verses descended and prophet who implemented and explained these when necessary. The
ground of this re-educations is comprised of correction of misperceptions on concepts
and subjects such as monotheism, polytheism, Allah, human beings, relationship between Allah and human beings, and heart. Therefore, both the process of re-education
and true determination of the meanings of the basic concepts used are of crucial significance in understanding of Qur’an in correct manner. The fact that concepts and
subjects in Qur’an are not told in systematic manner as in the books of present day
and that its referring to different addressees in different realms make it difficult to
determine the true meaning. In the same manner, reasons such as individual features
of the mufassirs, siyak and sibak (context) relation, integrity of Qur’an, Qur’an-sunnah
relation, tafsir and controversies on Asbab al-Nuzul stories have effects on determination of the meanings of concepts. As mufassirs means the person who determine the
meaning and comment of Qur’an, it means that mufassirs both direct the text and the
reader with his determinations of meaning in a way. In al-Nûr sura 37th verse, some
trade master Muslims are praised as exclusive/brave men, and it is told that trade and
shopping do not withhold them from citation on Allah, salaah (praying) and zakat.
The expression of “citation on Allah” in this verse is explained by mufassirs as salaah,
prayer in congregation, citation and citation by heart before and after salaah as it
consists of tasbih, blessing and citation. In some meanings, the concept of “citation” is
interpreted as “implementing the provisions of Koran and Allah”. Kurtubî and Şevkânî, both mufassirs, claimed that the explanation of citation as salaah is not true
because the performance of salaah is separately explained in the verse. When the
verse is evaluated within the concept of its context, integrity of Qur’an, information
on citations and praising the related people, it is understood that the most pointed
opinion belongs to Taberî, İbn Ebi Hâtim, Semerkandî, İbn Kesîr, Ebüssuûd, İsmail
Hakkı Bursevî, Mehâimî, Âlûsî, İbn Âşûr as “continuous citation of heart”.