Moğol İmparatorluğu göçebe imparatorluklar arasında yalnızca fethettiği alan değil, idari, askeri, kültürel ve ticari alanlarda getirdiği yenilikler ile de müstesna bir yere sahiptir. Bu istisnai durum Moğol İmparatorluğuna dair tarihî kayıtlarda da kendisini göstermektedir. Göçebe İmparatorluklar içerisinde hakkında en fazla birincil kaynak bulunan imparatorluk olmasının yanı sıra en fazla dilde kaynak da Moğollar hakkındadır. Bu kaynaklar arasında özellikle İslam kaynakları ülkemizde büyük ölçüde çalışılmış ve çevrilmiştir. Ayrıca Ermenice kaynakların da hemen hepsi tercüme edilmekle kalmamış, Latince kaynaklar da batı dillerindeki tercümeleri üzerinden çalışılmış ve tercüme edilmiştir. Buna karşılık Moğol İmparatorluğunun yalnızca çıktığı yer değil aynı zamanda idari, ekonomik ve siyasi merkezi olan Doğu Asya’daki kaynakları Moğolların Gizli Tarihi haricinde hemen hemen hiç çalışılmamış ve tercüme edilmemiştir. Bunun nedenlerinden birisi bu döneme ait Çince kaynakların bir Çinli tarafından da anlaşılmasının güç olması ve bu kaynaklarının dilinin yarattığı sorunlardır. Hemen hepsi önce batı dillerine, daha sonra da Batı dillerinden ya da bazen Çinceden dilimize çevrilmiş olan Türklerle ilgili Çin kaynaklarının aksine Moğollara ait kaynaklar farklılık göstermektedir. Moğolca isimlerin Çince’den çevirisinin yanı sıra bu kaynakları çalışan kişi Moğolca, Türkçe ya da bazen Cürçence, Tibetçe, Tangutça, Kitanca ya da Farsça konuşan bir kişinin ağzından çıkanları kelime ve cümle düzenini bozmadan çevirmenin ağzından çıkan Çince sözleri tekrardan Klasik Çince’nin cümle yapısına uygun hale getiremeden kaydetmesi sonucu ortaya çıkan karmaşa ile de mücadele etmek zorunda kalır. İşte bu nedenle 210 kısımdan oluşan ve modern baskısı 15 cilt olan Moğol dönemine ait en temel kaynak olan Yuan Kroniği (元史-Yuanshi) dahi bütün olarak sadece bağımsızlığını kazandıktan sonra Moğolistan’da klasik Moğolcaya bir bütün olarak tercüme edilebilmiştir. Diğer dillere tercümeler genellikle bu 210 bölümün parçalarından ibarettir. Ülkemizde ise Moğol İmparatorluğu üzerine yapılan çalışmalarda büyük ölçüde yalnızca batı kaynakları kullanılmakta olup İmparatorluğun asıl merkezinde yazılan kaynaklar hemen hemen hiç kullanılmamaktadır. Erken Moğol tarihine ait kaynaklarda ise durum daha da kısıtlıdır. Çingis Kağanın yükselişi ve Moğol imparatorluğunun kuruluşundan önceki dönem Moğol tarihi kaynakların kısıtlılığı ve az bilinmesi nedeni ile Türk tarihinin bir parçası olarak işlenmektedir. Bu çalışmanın temel amacı Han Hanedanından başlayarak Tang Hanedanının çöküşüne kadar olan döneme ait Moğol tarihiyle ilgili Çin kaynaklarının Türk okuyuculara tanıtılmasıdır.
The Mongol Empire has an exceptional place in history as a nomadic empire in terms of not only in terms of territorial expansion but also the administrative, military, cultural, and commercial innovations it brought about. This exceptionality is further visible in the historical sources concerning the Mongol Empire. In addition to possessing the largest volume of primary sources related to their history among nomadic empires, the sources on the Mongol Empire and the Mongols are by far the most varied in terms of the languages that they were written in. Specifically, Islamic sources on the Mongols have been extensively studied and translated in Turkey. Further, Armenian sources have also been studied and translated, in addition to Latin sources that have been studied and translated into Turkish via western languages. In contrast, the sources on Mongol history in East Asia―where the Mongol Empire was born and which also its administrative, economic, and political center―have been understudied and have not been translated, except for the Secret History. This is because the languages used in these sources are difficult to decode even for a native Chinese scholar. Compared to Chinese sources on the Turkic peoples—nearly all of which were first translated to western languages and then via western languages (and sometimes the original) into Turkish—the sources related to the Mongols are different. In addition to the difficulty of understanding Mongol names and words transcribed via Chinese characters, it is also difficult to decipher unedited Chinese sentences that were recorded by scribes mot-a-mot without changing the syntax or being edited by a Mongol, Turkic, Tangut, Juchen,Khitan, or a Persian speaker. Therefore, even Yuanshi, the main source on Mongol history in Chinese with 210 chapters, was translated only in Mongolia after the Republic of Mongolia gained its independence. The translations into other languages have so far been only comprised of chapters. However, in Turkey, studies on the Mongol Empire have often been based on western sources, and sources written during the peak of the empire have been omitted to a great extent. The situation is even more limited in the case of the Pre-Jinggisid Mongol history. In Turkey, the pre-imperial Mongol history is often treated as part of Turkic history because of the lack of knowledge on sources and the ambiguity of the sources themselves. Therefore, it would be beneficial to briefly introduce these sources. This article gives a brief overview of the Chinese sources on the Mongols from the Han dynasty until the end of the Tang dynasty.