Üst Paleolitik Çağ’dan itibaren toprak; tarım yapmak, yaşam alanı oluşturmak, kap-kacak-çanak-çömlek gibi kullanım eşyası üretmek için insanoğlunun ihtiyaçları doğrultusunda daima önemli olmuştur. Her alanda olduğu gibi toprak malzemenin üretim süreci, çağlar boyunca her medeniyetin bir sonrakine kültürünü aktarması yoluyla gelişimini devam ettirmiştir. Seramik alanında geleneksel üretimin yanı sıra, seri üretime de elverişli olan kil, günümüzde yeni teknolojilerle çeşitli işlemlerden geçirilerek geniş bir alanda kullanılmaktadır. Sanayileşme boyutunda, özellikle mimari yapılarda önemini yitirmemiş
olan tuğla ve kiremitler, sürdürülebilirlik kaygısı taşıyan bazı tasarımcı ve mimarlar tarafından, bağlamından koparılarak işlev değişikliğine uğratılmaktadır. Çağdaş mimari projelerde yeni malzeme kullanımı yerine, gelenekselden kopmadan özgün ve modern arayışlarla eski yapılardaki atık malzemeler ana yapıyla bütünleştirilebilmekte ve uygun bir tasarım diliyle entegrasyonu sağlanabilmektedir. Genellikle eski malzemeyi, yeniyle birleştirmenin temelinde; geçmişin izlerini taşıyan sağduyulu, çevreci bir yaklaşım sergileme kaygısı bulunmaktadır. Modern mimari yapılarla mekânsal ve kavramsal bağ kurularak, yerelden kopmadan atık olan yapı malzemelerini sürdürülebilir hale getirmek, atıkları sanatsal bakış açısıyla yeniden yorumlayarak geri dönüştürmek; bu nitel araştırmanın kapsamını oluşturmaktadır. Sürdürülebilirlik, estetik ve kültürel bağ kurularak
düşünüldüğünde topluma olumlu katkılar sağlamaktadır. İşlev-biçim-sanat-estetik ve sosyo-kültürel bağlamda, eski binalardaki malzemelerin modern yapının bir unsuru haline çağdaş bir dille getirilmesi ve mimari heykel olarak adlandırılabilecek projelerin uygulanması araştırma içeriğinde örneklerle aktarılmıştır.
Since the Upper Paleolithic Age, the soil has always been important in line with the needs of human beings to cultivate, create a living space, and produce utensils such as pots, crockery, and pottery. As in every field, it has continued its development in the production process of soil material, by transferring its culture to the next from each civilization throughout the ages. Suitable for mass production as well as traditional production in the field of ceramics, clay is used in a wide area today by undergoing various processes with new technologies. Bricks and tiles, which have not lost their importance in industrialization, especially in architectural structures, are decontextualized and changed by some designers and architects who have sustainability concerns. Instead of using new materials in contemporary architectural projects, waste materials of old buildings can be recombined with the main structure and integrated with an appropriate design language, with original and modern pursuits without breaking with the traditional. Generally, the basis of combining the old material with the new is the concern of displaying a prudent, environmentalist approach bearing the traces of the past. The scope of this qualitative research consists of establishing a spatial and conceptual connection with modern architectural structures, making the waste building materials sustainable without breaking away from the local, and recycling the wastes by reinterpreting them with an artistic point of view. Sustainability makes positive contributions to society when considered by establishing an aesthetic and cultural bond. Within function-form-art-aesthetics and socio-cultural context, making the materials in old buildings an element of the modern structure in a contemporary style and the implementation of projects that can be called architectural sculpture are conveyed with examples in the research content.