Karaçelebi-zâde Abdülazîz Efendi’nin yazdığı Süleymân-nâme sadece tarih eseri olarak değerlendirilemeyecek özelliklere sahiptir. Kaynakların anlatımının hoş olduğu, süslü bir anlatıma sahip olduğu gibi değerlendirmelerle ele aldığı eser, Kanûnî Sultan Süleymân’ın tahta çıkışından ölümüne kadar olan olayları anlatır. Bunun yanında Kanûnî devri vezirler ve ulemânın hayatlarından da bahsedilen 17. yy.da yazılmış tek Süleymân-nâmedir. Çalışmada eserin son bölümü olan ulemâ biyografileri, anlatım özellikleri ve biyografilerin bilgiyi sunma biçimi bakımından incelenmiştir. Biyografilerde Osmanlı âlimlerinin hayatları kısa, orta uzun yazılarla anlatılmıştır. Bilginin sunulma biçimleri ve anlatım biçimleri olarak iki ana başlıkta incelenen biyografilerin birbirlerinden farklı olup olmadığı sogulanmıştır. Böylelikle eserin tamamının bir bütün olarak aynı anlatım biçimi ile yazılıp yazılmadığına karar verilecektir. Bu eser bağlamında, eser içinde veya bölümlerinde farklı anlatım biçimleri varsa eserin tamamının belirli, tek bir üslup ile yazıldığını ifade etmenin doğru olup olmadığı ile ilgili görüşler sunulacaktır. Bu görüşler ışığında klasik Türk edebiyatı mensur eserleri için sade, orta, süslü tabirlerinin kullanımı sorgulanacaktır.
Süleymân-nâme written by Karaçelebi-zâde Abdülazîz Efendi, has features that
cannot be evaluated only as a historical work. The work, which is handled with evaluations
as well as having a pleasant narration and an ornate narrative, tells the events from the
enthronement of Kanuni Sultan Süleyman until his death. In addition, it is the only
Süleyman-name written in the 17th century, which also mentions the lives of viziers and
scholars of the Kanuni period. In the study, the biographies of the scholars, which are the
last part of the work, were examined in terms of their narrative features and the way the
biographies presented the information. In the biographies, the lives of Ottoman scholars are
described in short and medium length texts. It was questioned whether the biographies,
which were examined under two main headings as the forms of presentation of information
and the forms of expression, differ from each other. Thus, it will be decided whether the
whole work is written as a whole with the same narrative style. In the context of this work,
opinions will be presented about whether it is correct to state that the whole work was
written in a certain, single style, if there are different forms of expression in the work and its
parts. In the light of these views, the use of plain, medium, ornate terms for prose works of
classical Turkish literature will be questioned.