Özet:
Mahremiyet sözcüğü, etimolojik kökeninde (Latince inümus) “en iç, en derin iç” anlamına
gelmekte, “iç bilinç ya da bir kişinin en gizli gerçekliğinin bilgisi” manasını taşımaktadır. Bu
çerçevede mahremiyet bir kişinin en derinliğinde var olan şeyler olarak tanımlanabilir. Bazıları
da mahremiyeti kişisel kontrol, kişiler arası etkileşimleri düzenleme süreci olarak da
tanımlamaktadır. Kur’an-ı Kerim’in hassasiyetle üzerinde durduğu hususlardan birisi de
mahremiyettir. “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının, zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın”
buyrulur (Hucurât, 12). Ayetin hadislerdeki iz düşümü ise şöyledir: Allah Rasulü (s.a.s):
“Zandan sakının. Zira zan, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin eksikliğini görmeye ve işitmeye
çalışmayın. Birbirinizin mahremiyetini araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize
arkanızı çevirip küsmeyin. Birbirinize nefret ve düşmanlık da beslemeyin. Ey Allah’ın kulları!
Birbirinize kardeş olun!” buyurmuştur (Buhârî, Vesâyâ, 8; Nikâh, 45). Ailede mahremiyet özel
hayatın saygınlığıdır. Ailenin mahremiyeti mesken masuniyeti, mesken dokunulmazlığı ile
başlar. Kuran-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi
hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin” (Nûr, 27) buyrulur. Bu
çerçevede Allah Teâlâ, bütün Mü’minleri ailenin mahremiyetine saygı göstermeleri hususunda
uyarmaktadır. Sevgili Peygamberimiz de “Sizden biriniz üç defa izin istediği zaman kendisine
izin verilmezse hemen geri dönsün” buyurarak evlere ancak izin alınarak girilmesinin
gerekliliğine vurgu yapmıştır (Buhârî, İstizan, 13). Burada amaç aile mahremiyetini
korumaktır. Hz. Peygamber ailede mahrem olan kişiye karşı dahi hassasiyet gösterilmesini
tavsiye etmiştir: “Hz. Peygamber’e (s.a.s) gelip annesinin bakımıyla meşgul olduğunu ve izin
almadan odasına girip giremeyeceğini soran bir sahâbîye Rasûlullah’ın (s.a.s), annesini çıplak
olarak görmek istemiyorsa izin alması gerektiğini söylemesi” (Muvatta, İsti’zan, 1) konunun
hassasiyetini göstermesi bakımından mühimdir. Sevgili Peygamberimiz aile hayatının
mahremiyetine verdiği önemi sözlü beyanları yanında uygulamalarıyla da bizzat göstermiştir.
Peygamberimiz evinde eşiyle birlikte otururken bir kişinin kendilerini duvarın gediğinden
gözlediğini fark etti. Bu kişi, Allah Rasûlü’nün (s.a.s) bazı sahabilerle paylaştığı özel sırları
etrafa yaymasıyla meşhur olan Hakem b. Ebu’l-As’tan başkası değildi. Peygamberimiz,
Hakem’in kendisini gözetlediğini fark edince oldukça öfkelenmiştir. Bu bağlamda bireyin ve
ailenin özel hayatı mahrem, yani saygın ve gizlidir. Kişiye ve aileye özel bazı hususların
başkaları tarafından araştırılması, dinen ve ahlaken doğru değildir.