Özet:
“Cem galip gelse yahut Fatih yirmi sene yaşasa nolurdu acaba? Tarihte uzun süren saltanat devirleri daima faydalıdır. […] Tabii, şartlar müsait olursa! Fatih yirmi sene yaşasaydı biz şimdi belki de Rönesansı vaktinde idrak etmiş bir millet olurduk. Garip temenni değil mi? Zaman geriye dönmez. Fakat insan yine bilinen şeyden istenen şeye doğru hayal kuruyor.” Tanpınar’ın Huzur romanındaki veciz ifadesi, geçmişi/tarihi değiştirme arzusunun insan doğasının engellenemez bir parçası olduğunu gözler önüne serer.
Bu kitap, “Eğer öyle olsaydı/olmasaydı?” sorusundan yola çıkarak oluşturulan ükronya anlatıları hakkındadır. Bir edebî tür olarak ükronya, tarihteki olaylar farklı bir şekilde gerçekleşseydi dünyanın nasıl bir hâlde olacağına dair tahayyülleri kapsar. Çalışmada öncelikle bu anlatıların felsefi ve tarihi arka planına inilerek karşıolgusal düşünce ve tarihin ne olduğu tartışılmaktadır. Bir yandan Batı literatüründe, özel bir kullanımla ‘alternatif tarih’ adı altında değerlendirilen, söz konusu türün genel özellikleri ve tarih anlatan edebî türlerle ilişkisi sorgulanırken diğer yandan Türk düşünce ve edebiyatındaki gelişimi gözler önüne serilmektedir. Bu doğrultuda Türk Bengü Taşları’ndan İsmail Gaspıralı’ya, Yahya Kemal’den Hüseyin Nihal Atsız’ın eserlerine uzanan bir çizgide başka bir tarihi arzulamanın kökenlerine inilmektedir. Son olarak 2010 yılından sonra yayımlanmış; tarihleri, içinde yaşadığımız dünyanın tarihinden farklı dört roman tür bağlamında incelenmektedir.