Özet:
Hicret, tarihin hiçbir devrinde kolaylıkla gerçekleşen bir
vakıa değildir. İçerisinde az veya çok meşakkat barındırır.
Günümüzle kıyas edildiğinde ise, erken dönem İslam tarihinde
bu olgunun çok daha zor olması yadsınamaz. Zira yolculuğun
zorluğu bir yana, yolların emniyeti, hassaten tek
başına hicret edenler için büyük bir problem teşkil eder. Aynı
zamanda hicret edilen yere uyum sağlamak hususu da
üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur.
Erken dönem İslam tarihinde bir kadın için hicretin ne
denli zor ve meşakkatli olduğunu müşahede etmekteyiz. Zira
yol emniyeti bir tarafa, gerçekleştirilen hicret için büyük
bir irade gücüne de sahip olmak gerekir. Ümmü Seleme bu
iradeyi gösterip, Allah yolunda sebat ederek her daim İslam’a kendisini hâdim kılmıştır. Bunu Hudeybiye’deki vakıada
görebiliriz. Aynı zamanda kendisini fitne dönemindeki
olaylardan da esirgemesi takdire şayandır.
Ümmü Seleme, erken dönem İslam tarihinde gerçekleştirmiş
olduğu iki farklı hicretle, zekâsıyla, ahlakıyla, ilmiyle,
feraseti ve olgunluğuyla gerek Hz. Peygamber hayattayken
gerekse de onun vefatından sonraki yaşamında yaşadığı toplumda
büyük bir takdir ve saygı görmüştür. Kendisi her ne
kadar zor zamanlardan geçse de İslam’ı tebliğ yolundaki imtihanını
en güzel şekilde vermeyi başarabilmiştir.