Makale son yıllarda radikal sağın Avrupa’daki hızlı yükselişini neo-liberalizmin hüküm sürdüğü aşamadaki tarihsel kapitalist sistemin büyük bir krize girdiği çağımızda bunun yansıması olarak gittikçe derinleşen Avrupa entegrasyonuna bir karşı cevap, ulusu ve ulus-devleti geri sahiplenme girişimi ve sistemi zorlama hareketi bağlamında anlamak ve açıklamak amacını taşımaktadır. Kapitalist sistem 16. yüzyıldan beri tüm yerküreye adım adım yayılırken milletlerin birer sosyal kategori olarak üretilmesinde, 19. yüzyıl ürünü olan milliyetçilik ise kapitalizmin işleyebilmesine en elverişli olacak egemen ulus-devletlerden oluşan bir dünya modeli yaratılmasında aktif rol oynamıştır. Fakat gelinen neo-liberalizm safhası bu karşılıklı çıkar ilişkisini milliyetçilik aleyhine bozmuştur. Kapitalist sistem artık ulus-devletlerin yerine ulusaşırı şirketlerin ve ulusüstü bölgesel birliklerin öne çıktığı, ulus-devletlerin egemenliklerinin olabildiğince yontularak sermayenin önündeki tüm kısıtlamaların kaldırılacağı küresel bir dünya istemekte; bu ise milliyetçiliği sistemin yeni haline karşı bir ideoloji olarak yeniden kurmaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde milliyetçilik sermayenin kontrolünden çıkmakta ve hatta ona karşı bir tehdit haline gelmektedir. Bu nedenle modern ulus-devlete alternatif niteliğe bürünen Avrupa entegrasyonu projesi özellikle 2008 krizi sonrası etnik temelli ultra-milliyetçilik, ırkçılık, devletçilik, yabancı düşmanlığı vb. eğilimler taşıyan radikal sağı körüklemektedir. Bu bağlamda çalışma üç bölümden oluşmaktadır; öncelikli olarak tarihsel kapitalist sistem ve milliyetçiliğin ilişkisinin değişimi yaşanılan yapısal dönüşümlerin etkisiyle beraber aktarılacak, ikinci bölümde Avrupa entegrasyonunun temel hatları anlatılarak neden ulus-devlete tehdit olarak yansıtıldığı açıklanacak, son olarak radikal sağın tanımı, genel ideolojik özellikleri ve politik duruşu detaylıca ele alınarak yükseliş trendi Finlandiya örneği özelinde incelenecektir.
The article evaluates the rising radical right phenomenon in Europe recently as a quest
to protect the nation and the nation-state from and a response to the deepening
European integration and the economic crisis deprived from the neoliberalism phase
of the historical capitalist system. Capitalist system expanding to the world step by
step since the 16th century has had a role in the evolution of nations as new social
292 Uca S (2017). Avrupa’da Radikal Sağın Yükselişi ve Finlandiya Örneği.
Mülkiye Dergisi, 41(1), 291-317.
categories while the 19th century born nationalism has also helped to construct a
world model composed of sovereign nation-states which was fundamental for the
system’s continuity and workability. However, this collaboration has reached a dead
point when the neo-liberalism has gained a hegemonic position in the last 30 years
in which transnational corporations and supra-national regional organisations are
favoured rather than the nation-states whose sovereignties are eroded to open free
space for the capital in today’s global world. As a result, today nationalism is being
recreated as an anti-system ideology in order to survive, going out of the control of the
bourgeoisie and even becoming a threat to it especially in crisis times. Therefore, the
European integration project which poses an alternative to the modern nation-state
is fuelling the radical right movement showing ethnic-based nationalist, racist, statist,
xenophobic etc. tendencies. In this regard, the article consists of three parts. Firstly,
the change of the relation between the capitalism and nationalism in parallel with the
effects of the structural transformations in the system will be explained. Secondly, the
outline of the European integration and why it is assumed as a threat to the nationstate will be indicated. Finally, the definition of the radical right, its main ideological
features and political stance will be evaluated focusing on the Finland case specifically