Abstract:
Yaşlılığın kendisi insanlık tarihi kadar eski bir olgu olmakla birlikte yaşlılığın sosyal bir sorun olarak ortaya çıkışının tarihi yenidir. Daha önceleri gerek nüfus içinde nispeten küçük bir grubu oluşturmaları gerekse insan ömrünün kısa olması nedeniyle yaşlılık ve yaşlanma, bireysel ve ailevi bir sorun olarak ele alınmıştır. Tıp ve sağlık alanın-da meydana gelen gelişmelere paralel şekilde insanların yaşam süre-leri uzamış, geçmişte daha az kişinin erişebildiği yaşlılık bir ayrıcalık olmaktan çıkarak tüm bireylerin karşılaşması olası bir yaşam döne-mi hâline gelmiştir (Ceylan, 2015). Başka bir deyişle yaşlılık, nüfus içinde yaşlıların oranının artması ve yaşlılık döneminin uzamasıyla birlikte bireyin ve ailenin baş etme sınırlarını aşan bir takım sorun-ları beraberinde getirmiştir. Benzer şekilde toplumsal yapıda yaşanan değişimler, aile yapısının göç ve kentleşmeyle birlikte dönüşüme uğ-raması da yaşlılığın yapısal değişimine neden olmuştur. Bu süreçler neticesinde yaşlılık ve yaşlanma süreçleri bilimsel araştırmalara daha fazla konu olmaya başlamıştır.