1877-1878 Osmanlı-Rusya Savaşı'ndan sonra Kafkasya olarak tabir edilen coğrafi sahada Rusya'nın uygulamış olduğu baskılar sonucunda yerli ahali topraklarını bırakıp Osmanlı Devleti'ne sığınmıştır. Rus baskısından kaçıp Anadolu'ya sığınan kişiler kayıtlarda genellikle muhacir olarak yer almıştır. Muhacirler Osmanlı topraklarında farklı vilayet, kaza ve köylerde iskân edilmişlerdir. Bu kazalardan biri de Niksar'dır. Osmanlı idaresi döneminde 1870-1880 yıllarında Canik'e 1881'de Tokat sancağına bağlanan Niksar bugün Tokat ilinin bir ilçe merkezi durumundadır. Muhacirler, Niksar'daki Sorhun, Akıncı, Osmaniye, Köklüce, Musapınarı, Ustahasan, Örenler, Tepeyatak, Dalkaya, Oluklu, Mercimekdüzü ve Mahmudiye gibi köylerde iskân edilmiştir. Niksar'a yapılan göçlere baktığımızda Batum ve havalisinden gelen Gürcü muhacirlerin çoğunlukta olduğu görülmektedir. Göç edip gelenlerin karşılaştıkları en önemli sorunlardan biri iskân edilme yerleriyle alakalıdır. Muhacirler ilk yerleştirilmiş oldukları yerlerde ikamet etmekte iken daha sonra farklı yerlere nakledilmeleri yönünde talepleri olmuştur. Ziraat faaliyetleri konusunda da yerli ahaliyle aralarında arazi paylaşımı konularında çeşitli tartışmalar yaşanmıştır. Her ne kadar yerli ahaliyle muhacirler arasında sorunlar yaşanmış ise de muhacirler günümüzde Türk toplumunun bir parçası olarak hayatlarını sürdürmektedirler. "Türk'ün kaderinin Gürcülerin kaderi" olduğunu söyleyerek bir ve beraber olduğumuzu belirtmektedirler.
After the Ottoman-Russian War of 1877-1878, as a result of the pressure applied by Russia in the Caucasus geography, the local people left their lands and took refuge in the Ottoman Empire. People escaping from the Russian pressure were often recorded as immigrants. Immigrants were settled in different provinces, towns and villages in the Ottoman lands. One of these townships is Niksar. Immigrants were settled in villages such as Sorhun, Akıncı, Osmaniye, Köklüce, Musapınarı, Ustahasan, Örenler, Tepeyatak, Dalkaya, Oluklu, Mercimekdüzü and Mahmudiye in Niksar. When we look at the immigration to Niksar, it is seen that Georgian immigrants coming from Batumi and its surroundings are the majority. The problem that immigrants first experienced was with regard to settlement activities. While the immigrants were residing in the places where they were initially settled, they were asked to be transferred to different places later. There were also land problems with the local population about agricultural activities. Although there have been problems between the local population and the immigrants, they continue their lives as a part of the Turkish society today. They state that we are one and together by saying "the fate of the Turks is the fate of the Georgians".