Abstract:
GİRİŞ
Sanayi Devrimi ile birlikte ivme kazanan kentleşme süreci esas olarak
sanayi ve hizmet sektörü faaliyetlerinden kaynaklanan daha yüksek bir
üretkenlik düzeyine dayanmaktadır. Daha fazla iş seçeneği veya gelir fırsatı
gibi çekici faktörler insanları kırsal alanlardan kentsel alanlara göç etmeye
teşvik etmektedir. Kentlerin sunduğu daha iyi eğitim koşulları, sağlık
hizmetleri, iş olanakları ve yüksek ücret düzeyleri ile rekabet edemeyen
kırsal kesim kalkınma için gerekli olan kalifiye emeği kaybetmektedir.
Bununla birlikte, her ne kadar kentlerin çekici özellikleri ve kentsel üretim
düzeyi yüksek olsa bile tarımsal üretim kentsel nüfusun gerekli besin
ihtiyacını sağlayacak verimlilik düzeyine erişemediği sürece iş gücünün
belirli bir kısmının kırsal alanlarda kalması gerekmektedir.
Kentleşme, kırsal kalkınma açısından çeşitli sorunlara yol açmaktadır.
Özellikle, verimli tarım alanlarının giderek artan şekilde kentsel yerleşim
alanlarına dönüştürülmesi, tarım sektöründe yapısal reformlar uygulanması
yönünde baskı yaratmaktadır. 2007 yılında dünya nüfusunun %50’sinden
fazlasının kentlerde yaşadığı tespit edilmiştir. Bir başka deyişle, dünya
tarihinde ilk defa kentsel nüfus kırsal nüfusu geçmiştir. Bu durum kentlerde
konut arzının artması sonucunu doğurmuştur. Konut arzının artması ise
kentlerdeki verimli toprakların yerleşim alanı olarak kullanılmasının önünü
açmıştır. Bu noktada tarım arazilerinin korunması sürdürülebilirlik açısından
önem arz etmektedir. Bununla birlikte, hızlı ve dengesiz kentleşmenin çevre
açısından tehdit oluşturması ve buna bağlı olarak ortaya çıkan değişimlerin
hem kırsal hem de kentsel geçim kaynakları ve refah düzeyi üzerinde çeşitli
etkileri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca kentleşmenin yol açtığı çevre kirliliği tarımsal üretimin vazgeçilmez parçası olan toprak, su ve hava gibi
faktörlerin kirliliğine yol açarak tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehdit
etmektedir.
Gelişmekte olan ülke deneyimleri incelendiğinde, birçok ülkede tarımsal
ve kırsal ekonomi pahasına kentsel kalkınmaya öncelik verildiği dikkat
çekmektedir. Türkiye’de kentleşme süreci 1950’li yıllarla birlikte ivme
kazanmaya başlamıştır. 1950’li yıllarda; tarımın makinalaşması ve
modernleşmesi, tarımsal üretimin aile içi üretimden piyasa üretimine
geçmesi, tarımsal arazilerin parçalanması, topraksızlaşma ya da toprakların
belli ellerde toplanması, verim düşüklüğü, makineleşme sonucu oluşan
işsizlik, eğitim ve sağlık gibi olanakların yetersizliği gibi unsurlar
kentleşmeyi hızlandırmıştır. Türkiye’de yaşanan bu hızlı kentleşme süreci,
gelişmiş ülkelerin deneyimlediği dengeli kentleşme süreci ile paralellik
gösterememiştir. Diğer bir ifadeyle, kentleşme süreci ile orantılı bir
sanayileşme süreci yaşanamamıştır.
Tveitdal (2004), kırsal ve kentsel gelişimin birbirinden bağımsız
ve/veya zıt olgular olarak düşünülemeyeceğini, aksine sürdürülebilir
kalkınma için birbiriyle etkileşim ve bağımlılık ilişkisi içinde olan kırsal ve
kentsel kalkınma stratejilerinin uygulanması gerektiğini savunmaktadır.
Fakat kentleşme sanayileşmenin bir yan ürünü olmakla birlikte tarımsal
gelişme ile de yakından ilişkilidir. Gelişmiş ülkelerde sanayi
faaliyetlerindeki artışın bir sonucu olarak kentlerin giderek büyümesi,
tarımda verimlilik artışının yakalanması ile mümkün olmuştur. Tarımsal
verimlilikteki artışların sonucu ortaya çıkan artı değer kentleşmenin yol
açabileceği sorunların azaltılmasına yönelik koşullar yaratmıştır. Bununla
birlikte, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere bakıldığında yaşanan hızlı
kentleşme sürecinde, kırsal ve kentsel kalkınma olgularının aynı bütünün
birer parçası olduğu yaklaşımının doğru değerlendirilmediği dikkat
çekmektedir. Bu durum kentsel ve kırsal alanlar arasındaki ekonomik, sosyal
ve kültürel uçurumu derinleştirmektedir. Sürdürülebilir kentleşme için
özellikle tarımsal reform stratejilerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Diğer bir ifadeyle kentleşme ve tarımsal üretimde sürdürülebilirlik için iki
olguyu harmanlayan kentsel ve kırsal kalkınma politikalarının uygulanması
teşvik edilmelidir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, Türkiye’de kentleşme
sürecinin kentsel ve kırsal kalkınmada sürdürülebilirlik açısından
incelenmesidir.