Leylâ Erbil’in başarısı, yaşadığı çağa ve içinde bulunduğu topluma, o toplumun
insanlarına ve bu insanlar arasındaki ilişkilere eleştirel bir gözle yaklaşmasındadır.
Erbil, öykülerinde ait olduğu toplumun insanlarıyla uyuşamamış, toplumun yerleşik
değerlerine başkaldırmış ve bilinçli olarak bir tarafta yer almayan bireyin hikâyesini
anlatır. Onun edebiyatının en önemli özelliği meydan okuyuculuktur. Yapıtlarının
hem içeriğinde hem de biçiminde bu meydan okumaya rastlanmaktadır. Erbil
yerleşik değerlere, dil yapılarına, edebiyatın kurumsallaşmasına başkaldırır. Erbil,
kendisini rahatsız eden değerlere karşı çıkar ve bunu ilk olarak dilde gerçekleştirir.
İlk öykü kitabı Hallaç’ta yer alan öykülerinde konu, karakter ya da olay örgüsünden
ziyade dille problemi vardır. Toplumsal eleştirilerde ironik ve sert bir dil kullanır.
Hallaç öykü kitabını Gecede ve Eski Sevgili takip eder. Bu öykü kitaplarında da eril
dilin karşısına dişil dili koyan yazar, kadın karakterlerinin yer aldığı hastalıklı bir
toplumu anlatmaya devam eder.
Çalışmada 1950 dönemi Türk öykücülüğünün çağdaş yazarlarından olan Leylâ
Erbil’in öyküleri izlek ve yapı bakımından çözümlenmiştir. Erbil’in eserlerinin
feminizm, psikanalizm, kadın, cinsellik, dil ve üslup, öznellik gibi konular üzerinden
incelendiği saptanmıştır. Erbil’in eserleri bu açılardan incelenirken onun
öykücülüğünü inceleyen bir esere rastlanmamıştır. Bu tezde bu eksikliği
giderebilmek için Erbil’in Hallaç, Gecede, Eski Sevgili öykü kitapları yapısalcı
kuram bağlamında incelenmiştir. Bu doğrultuda öncelikle yapısalcı kuramın kökeni,
tanımı ve hakkında yapılan tartışmalara yer verilmiştir, daha sonra Leylâ Erbil’in
Hallaç, Gecede ve Eski Sevgili yapıtlarında yer alan öykülerinin bu kuramlarla tahlil
etmenin mümkün olup olmadığı değerlendirilmiştir. Gündelik gerçekleri modern
yazın dünyasıyla sentezleyen yazar, modern bireyin çıkmazlarını dilinde gösterdiği
yenileşmeyle vermeye çalışmıştır. Anlatım tekniği ve kurgu bakımından modern
edebiyatın özgün bir sesi olan Leylâ Erbil'in anlatıları, bireyin psikolojisini, varoluş
ve bireyleşme sancılarını aktarır. Varoluşçuluk, psikanalizm ve feminizm gibi sanat
akımlarından etkilenen Erbil, eserlerini de bu anlayışlar çerçevesinde oluşturmuştur.
Bu incelemeler ışığında Leylâ Erbil’in öykücülüğü yapısalcı anlayış bağlamında
tartışılmıştır. Böylece ilgili yapıtlardaki biçimsel ve dilsel yenilikler ortaya konmuş,
öykülerde yapısalcı kuramın fonksiyonları açıklanmış ve heterojen yapının öykülerin
kuruluşundaki yeri vurgulanmıştır. Elde edilen bulgulardan sonra Leylâ Erbil’in
öykücülüğünün altında yatan yapı, yapısalcı anlayışla ortaya konmuştur.
Success of Leylâ Erbil is because of her critical approach to the era and the
community she lives in, the people of that community and the relationships between
those people. Erbil tells about an individual who could not harmonize with the
people of the community which he / She belongs to, who revotls against permanent
values of the community and who consciously not standing at any sides. The most
important feature of her literature is her challenger attitude. Challenging is
encountered both in her context and her format of her works. Erbil challenges to
permanent values, language structures , institutionalization of literature. Erbil resists
to the values wihch disturbs her and firstly makes that in speech. In the stories
partaking of her first story book named “Hallaç” she has problem with the language
rather than subject, character or the plot. The uses an ironic and a tough language in
social criticism. “Gecede ve Eski Sevgili” follows the story book “Hallaç”. Putting
forward feminine language against masculine language, author continues to tell
about a morbid community where her female characters take part.
In this study stories of Leyla Erbil who is one of the modern writers of Turkish story
telling, are resolved in terms of theme and structure. It is detected that Erbil’s works
are examined over subjects like feminism, psychoanalysisism, woman, sexuality,
speech and style, subjectivity. While Erbil’s works examined from these points any
other work is not encountered which examines her storytelling. Erbil’s Hallaç,
Gecede, Eski Sevgili books are examined in the context of structualist hypothesis to
eliminate this absence. Accrodingto that first it is given coverage to origin and
definition of structualist hypothesis and discussions made about it after that it is
interpreted that whether it is possible or not to examine stories in Hallaç, Gecede,
Eski Sevgili with these hypothesis’. The author who synthesize daily facts with
modern writing world, tried to give dilemmas of modern individual with the
innovation she shows in her speech. By means of narration tecnique and fiction the
narrations of Leyla Erbil as one of the authentic voice of modern literature conveys
the psychology , the pain of existence and individulization of the individual. Erbil
who is effected by art movements like, existantialism, psychoanalysisism and
feminism composes her works under these comprehensions as well.
In light of these analysings Erbils story telling is discussed in consieration of
structural comprehension. Thus structural and linguistic innovations of the works are
revealed, the functions of structural hypothesis are explained and the place of
heterogeneous structure in construction of stories is underlined. After the acquired
results the structure lies under the storytelling of Leyla Erbil, revealed with
structualist comprehension.